17/05 Eyüp 11-14
[tr] Eyüp 11-14
11:1 Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Bunca söz yanıtsız mı kalsın?
Çok konuşan haklı mı sayılsın?
3 Saçmalıkların karşısında sussun mu insanlar?
Sen alay edince kimse seni utandırmasın mı?
4 Tanrıya, ‹İnancım arıdır› diyorsun,
‹Senin gözünde temizim.›
5 Ama keşke Tanrı konuşsa,
Sana karşı ağzını açsa da,
6 Bilgeliğin sırlarını bildirse!
Çünkü bilgelik çok yönlüdür.
Bil ki, Tanrı günahlarından bazılarını unuttu bile.
7 ‹‹Tanrının derin sırlarını anlayabilir misin?
Her Şeye Gücü Yetenin sınırlarına ulaşabilir misin?
8 Onlar gökler kadar yüksektir, ne yapabilirsin?
Ölüler diyarından derindir, nasıl anlayabilirsin?
9 Ölçüleri yeryüzünden uzun,
Denizden geniştir.
10 ‹‹Gelip seni hapsetse, mahkemeye çağırsa,
Kim Ona engel olabilir?
11 Çünkü O yalancıları tanır,
Kötülüğü görür de dikkate almaz mı?
12 Ne zaman yaban eşeği insan doğurursa,
Aptal da o zaman sağduyulu olur.
13 ‹‹Ona yüreğini adar,
Ellerini açarsan,
14 İşlediğin günahı kendinden uzaklaştırır,
Çadırında haksızlığa yer vermezsen,
15 Utanmadan başını kaldırır,
Sağlam ve korkusuz olabilirsin.
16 Sıkıntılarını unutur,
Akıp gitmiş sular gibi anarsın onları.
17 Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak olur,
Karanlık sabaha döner.
18 Güven duyarsın, çünkü umudun olur,
Çevrene bakıp güvenlik içinde yatarsın.
19 Uzanırsın, korkutan olmaz,
Birçokları senden lütuf diler.
20 Ama kötülerin gözlerinin feri sönecek,
Kaçacak yer bulamayacaklar,
Tek umutları son soluklarını vermek olacak.››
12:1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Kendinizi birşey sandığınız belli,
Ama bilgelik de sizinle birlikte ölecek!
3 Sizin kadar benim de aklım var,
Sizden aşağı kalmam.
Kim bilmez bunları?
4 ‹‹Gülünç oldum dostlarıma,
Ben ki, Tanrıya yakarırdım, yanıtlardı beni.
Doğru ve kusursuz adam gülünç oldu.
5 Kaygısızlar felaketi küçümser,
Ayağı kayanı umursamaz.
6 Soyguncuların çadırlarında rahatlık var,
Tanrıyı gazaba getirenler güvenlik içinde,
Tanrıya değil, kendi bileklerine güveniyorlar.
7 ‹‹Ama şimdi sor hayvanlara, sana öğretsinler,
Gökte uçan kuşlara sor, sana anlatsınlar,
8 Toprağa söyle, sana öğretsin,
Denizdeki balıklara sor, sana bilgi versinler.
9 Hangisi bilmez
Bunu RABbin yaptığını?
10 Her yaratığın canı,
Bütün insanlığın soluğu Onun elindedir.
11 Damağın yemeği tattığı gibi
Kulak da sözleri denemez mi?
12 Bilgelik yaşlılarda,
Akıl uzun yaşamdadır.
13 ‹‹Bilgelik ve güç Tanrıya özgüdür,
Ondadır öğüt ve akıl.
14 Onun yıktığı onarılamaz,
Onun hapsettiği kişi özgür olamaz.
15 Suları tutarsa, kuraklık olur,
Salıverirse dünyayı sel götürür.
16 Güç ve zafer Ona aittir,
Aldanan da aldatan da Onundur.
17 Danışmanları çaresiz kılar,
Yargıçları çıldırtır.
18 Kralların bağladığı bağı çözer,
Bellerine kuşak bağlar.
19 Kâhinleri çaresiz kılar,
Koltuklarında yıllananları devirir.
20 Güvenilir danışmanları susturur,
Yaşlıların aklını alır.
21 Rezalet saçar soylular üzerine,
Güçlülerin kuşağını gevşetir.
22 Karanlıkların derin sırlarını açar,
Ölüm gölgesini aydınlığa çıkarır.
23 Ulusları büyütür, ulusları yok eder,
Ulusları genişletir, ulusları sürgün eder.
24 Dünya önderlerinin aklını başından alır,
Yolu izi belirsiz bir çölde dolaştırır onları.
25 Karanlıkta el yordamıyla yürür, ışık yüzü görmezler;
Sarhoş gibi dolaştırır onları.
13:1 ‹‹İşte, gözlerim her şeyi gördü,
Kulağım duydu, anladı.
2 Sizin bildiğinizi ben de biliyorum,
Sizden aşağı kalmam.
3 Ama ben Her Şeye Gücü Yetenle konuşmak,
Davamı Tanrıyla tartışmak istiyorum.
4 Sizlerse yalan düzüyorsunuz,
Hepiniz değersiz hekimlersiniz.
5 Keşke büsbütün sussanız!
Sizin için bilgelik olurdu bu.
6 Şimdi davamı dinleyin,
Yakınmama kulak verin.
7 Tanrı adına haksızlık mı edeceksiniz?
Onun adına yalan mı söyleyeceksiniz?
8 Onun tarafını mı tutacaksınız?
Tanrının davasını mı savunacaksınız?
9 Sizi sorguya çekerse, iyi mi olur?
İnsanları aldattığınız gibi Onu da mı aldatacaksınız?
10 Gizlice Onun tarafını tutarsanız,
Kuşkusuz sizi azarlar.
11 Onun görkemi sizi yıldırmaz mı?
Dehşeti üzerinize düşmez mi?
12 Anlattıklarınız kül kadar değersizdir,
Savunduklarınızsa çamurdan farksız.
13 ‹‹Susun, bırakın ben konuşayım,
Başıma ne gelirse gelsin.
14 Hayatım tehlikeye girecekse girsin,
Canım zora düşecekse düşsün.
15 Beni öldürecek, umudum kalmadıfç,
Hiç olmazsa yürüdüğüm yolun doğruluğunu yüzüne karşı savunayım. bile Ona güvenim sarsılmaz.››
16 Aslında bu benim kurtuluşum olacak,
Çünkü tanrısız bir adam Onun karşısına çıkamaz.
17 Sözlerimi iyi dinleyin,
Kulaklarınızdan çıkmasın söyleyeceklerim.
18 İşte davamı hazırladım,
Haklı çıkacağımı biliyorum.
19 Kim suçlayacak beni?
Biri varsa susar, son soluğumu veririm.
20 ‹‹Yalnız şu iki şeyi lütfet, Tanrım,
O zaman kendimi senden gizlemeyeceğim:
21 Elini üstümden çek
Ve dehşetinle beni yıldırma.
22 Sonra beni çağır, yanıtlayayım,
Ya da bırak ben konuşayım, sen yanıtla.
23 Suçlarım, günahlarım ne kadar?
Bana suçumu, günahımı göster.
24 Niçin yüzünü gizliyorsun,
Beni düşman gibi görüyorsun? çağrıştırıyor, bu yolla bir söz sanatı yapılmış.
25 Rüzgarın sürüklediği yaprağa dönmüşüm,
Beni mi korkutacaksın?
Kuru samanı mı kovalayacaksın?
26 Çünkü hakkımda acı şeyler yazıyor,
Gençliğimde işlediğim günahları bana miras veriyorsun.
27 Ayaklarımı tomruğa vuruyor,
Yollarımı gözetliyor,
İzimi sürüyorsun.
28 ‹‹Oysa insan telef olmuş, çürük bir şey,
Güve yemiş giysi gibidir.
14:1 ‹‹İnsanı kadın doğurur,
Günleri sayılı ve sıkıntı doludur.
2 Çiçek gibi açıp solar,
Gölge gibi gelip geçer.
3 Gözlerini böyle birine mi dikiyorsun,
Yargılamak için önüne çağırıyorsun?
4 Kim temizi kirliden çıkarabilir?
Hiç kimse!
5 Madem insanın günleri belirlenmiş,
Aylarının sayısı saptanmış,
Sınır koymuşsun, öteye geçemez;
6 Gözünü ondan ayır da,
Çalışma saatini dolduran gündelikçi gibi rahat etsin.
7 ‹‹Oysa bir ağaç için umut vardır,
Kesilse, yeniden sürgün verir,
Eksilmez filizleri.
8 Kökü yerde kocasa,
Kütüğü toprakta ölse bile,
9 Su kokusu alır almaz filizlenir,
Bir fidan gibi dal budak salar.
10 İnsan ise ölüp yok olur,
Son soluğunu verir ve her şey biter.
11 Suyu akıp giden göl
Ya da kuruyan ırmak nasıl çöle dönerse,
12 İnsan da öyle, yatar, bir daha kalkmaz,
Gökler yok oluncaya dek uyanmaz,
Uyandırılmaz.
13 ‹‹Keşke beni ölüler diyarına gizlesen,
Öfken geçinceye dek saklasan,
Bana bir süre versen de, beni sonra anımsasan.
14 İnsan ölür de dirilir mi?
Başka biri nöbetimi devralıncaya dek
Savaş boyunca umutla beklerdim.
15 Sen çağırırdın, ben yanıtlardım,
Ellerinle yaptığın yaratığı özlerdin.
16 O zaman adımlarımı sayar,
Günahımın hesabını tutmazdın.
17 İsyanımı torbaya koyup mühürler,
Suçumu örterdin.
18 ‹‹Ama dağın yıkılıp çöktüğü,
Kayanın yerinden taşındığı,
19 Suyun taşı aşındırdığı,
Selin toprağı sürükleyip götürdüğü gibi,
İnsanın umudunu yok ediyorsun.
20 Onu hep yenersin, yok olup gider,
Çehresini değiştirir, uzağa gönderirsin.
21 Oğulları saygı görür, onun haberi olmaz,
Aşağılanırlar, anlamaz.
22 Ancak kendi canının acısını duyar,
Yalnız kendisi için yas tutar.››